Eleştiri… Tenkit mi, Motivasyon mu?
Siz de her bir insanın apayrı güzellikleri, erdemleri, düşünceleri ve bunun yanında hataları, eksiklikleri, zaafları olduğuna inanıyor musunuz? Aynı parmak izlerimizin birbirinden farklı oluşu gibi; her insan birbirinden bağımsız, tamamen farklı özellikler ve hayat tecrübeleri taşıyan birer canlıdır. Dünyada kusursuz diye bir kavram bulunmadığını kabul ettiğimize göre; her insan zaman zaman hata yapar, zaman zaman da yaptıklarından pişman olur. Peki, başkalarını eleştirirken kendimizin de kusursuz olmadığımızı göz önüne alarak mı yapıyoruz acaba eleştirilerimizi?
Eleştiri nedir? Kelime anlamı; bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı, doğru ve yanlış yönlerini bulup göstermek ereğiyle inceleme işi. Hepimizin sık sık yaptığı bir hareket şekli olduğunu düşünüyorum. Çevremizdeki insanların davranış şekillerinden tutun da izlediğimiz bir filmi, okuduğumuz bir kitabı, gün içinde birçok şeyi eleştiriyoruz. Acaba eleştirilerimizle varmak istediğimiz amaca ulaşıyor muyuz? Ya da çok daha vahim olarak; acaba kafamızda gerçekten ulaşmak istediğimiz bir hedef var mı, yoksa sadece eleştirmiş olmak için mi eleştiriyoruz?
Eğer ortaya çıkarılmış bir yapıtı, bir eseri eleştiriyorsak öncelikle bu eser üzerine ciddi bir bilgi ve birikim sahibi olmamız gerekiyor. Ortaya konulan ciddi bir emek, heyecan ve yeni bir şey yaratma çabası olduğunda, eleştirinin doğru olanı; eser ile ilgili sağlam kanıtlar, bilgiler ve gerekçeler sunmaktır. Ama bunları sunarken bile; kişinin harcadığı emeği takdir ve onu bu yolda daha fazla emek harcamasını teşvik edici, yapıcı eleştiriler eklenerek yapılması gerekir. İnsanlar emek sarf ettikleri eserleri hakkında eleştiriler beklerken çok da fazla tarafsız olamayabilirler. Kafa yorarak ve birçok insanın aklına bile getirmediği bir konu üzerine çalışıp ortaya çıkarttığı eserlerine eleştiriler beklerken, aslında övgü bekliyor olabilirler. Bu noktada eleştiriyi yapan kişinin eleştirmeye nasıl başladığı çok önemlidir. Ne yazık ki; genel halimiz fazlaca bir birikim, çalışma ve bilgi sahibi olmadan sadece tenkit ve karalama noktasında kalıyor. Bu da esere hiçbir olumlu katkı sağlamadığı gibi, üzerine çalışılan konunun ilerlemesi için hiçbir fayda sağlamıyor. Aşırı olumsuz eleştiriye maruz kaldığı hissine kapılan eser sahibi ise; konu üzerine daha fazla çalışma yapmaktan tamamen vazgeçebiliyor.
Hayatımızı daha da zorlaştırırcasına karşımızdaki insanların görmek istediğimiz taraflarını görüp, görmek istemediğimiz taraflarını görmüyoruz. Ve bu tercihimiz tamamen kendi bakış açılarımız ve tercihlerimize göre şekilleniyor. Karşımızdaki kişiyi eleştirirken hangi davranışı neden eleştirdiğimizi ve bu eleştiri ile nereye varmaya çalıştığımızı ne kadar düşünüyoruz? Eleştiriyi yaparken çoğunlukla eleştirilen konuya karşılık bir öneri ya da çaba gösterilmemesi de; çoğu zaman insanların birbirlerini sadece eleştirmek için eleştirdiğini gösteriyor. Eleştiri anlayışımız birçok özelliğimizin de göstergesi oluyor. İnsanları eleştiriş şeklimiz saygı, empati ve hoşgörü konusundaki gelişmişliğimizin de göstergesi. Karşımızdakinin görüşlerine saygı duyup onu anlamaya çalışmak, eleştiri yaparken yapış şeklimizden nasıl etkileneceğini düşünmek gerekiyor. Eleştiri çok hassas ve tehlikeli bir konu olmasına rağmen üzerine çok da fazla düşünülmeden yapılıyor.
Lev Tolstoy’un “kötü bir eleştirmen, kendi beyninden başka bir düşünce yuvasına erişemeyecek kadar, kör olan insandır” sözü eleştiri yapmanın ne kadar birikim, farklı bakış açısı ve anlayış gerektirdiğini çok güzel özetliyor. Çoğu zaman hiçbir çözüm önerisi ve geliştirici etkisi olmayan eleştirilerimiz karşımızdakini kırmaktan, üzmekten ve hayata dair yaratacaklarına balta vurmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Birine bir eleştiri yapacağımız zaman bunu neden yaptığımızı ve bu eleştirinin sonunda nereye varmak istediğimizi düşünsek birçoğunu yapmadan vazgeçeceğiz aslında. İçi dolu olmayan ve karşındakini anlamaktan yoksun eleştiriler bir süre sonra değerini kaybediyor ve insanlar için sadece sürekli eleştiri yapan bir kişi haline geliyorsunuz. Bir noktadan sonra ise sözleriniz ve yaklaşımlarınız hiç kimse için bir anlam ifade etmiyor. Değersizleşiyor. Eleştiri yağmur gibi olmalıdır derler. Bir insanın köklerine zarar vermeden besleyecek kadar nazik olmalıdır.